Merkez Bankası’nın faiz kararı ve seçim ekonomisi tartışmaları
ERDAL SAĞLAM
Yeni yılla birlikte seçim ekonomisi tartışmaları yeniden başladı. Ancak Merkez Bankası Başkanı’na yönelik son iddiaların uygulanan ekonomik programa darbe vurması bekleniyor. Bu tartışmaların devam etmesi beklenen Merkez Bankası önümüzdeki hafta yeni bir faiz kararı verecek.
25 Ocak’ta yapılacak Para Politikası Kurulu (MPK) toplantısında 2,5 puanlık artış kararı alınması bekleniyor. Böylece yüzde 42,5 olan politika faiz oranının yüzde 45’e ulaşacağı yönündeki beklenti hakim. Piyasalar bu artışın yapılacağı sinyalini geçen ayki toplantının ardından yapılan açıklamada almıştı.
Ancak bundan sonra faizlerin nasıl bir seyir izleyeceği merak konusu. Siyasi faizlerde yüzde 45’in zirvede kalıp kalamayacağı sorgulanmaya başlandı. Sorulmasının en önemli nedeni piyasadaki beklentilerin Merkez Bankası’nın hedeflerine inancın olmadığını göstermesidir. 2024 sonu için enflasyon hedefini yüzde 36 olarak belirleyen Merkez Bankası, piyasaları bu oranın düşürüleceğine ikna edemedi. Bu durum faiz oranlarında yeni artışları kaçınılmaz hale getirebilir.
Beklentiler açısından ikinci önemli risk ise Ocak ayı enflasyon oranlarının beklenenden yüksek gelmesi tehlikesidir. Ekonomistler, en fazla yüzde 6 olacak Ocak enflasyonunun makul görülebileceğini ancak piyasa hareketlerinin enflasyonun bundan daha yüksek olduğuna işaret ettiğini söylüyor. Ocak enflasyonunun yüzde 6,5 hatta yüzde 7’nin bile görülebileceğini belirtiyorlar.
Piyasaların enflasyon beklentilerinin düşmesi beklenirken, geçen hafta yapılan ankette 2024 yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 41’den yüzde 42’ye çıktı. Ocak ayı enflasyon rakamının yüksek çıkması halinde bu beklentilerin daha da yükselmesi bekleniyor. Bu durumda faizlerin yüzde 45’e yükselmesinin yeterli olup olmayacağı yoğun tartışma konusu olacak.
PPK METNİ FAİZ KARARINDAN DAHA ÖNEMLİ
Mart ayı sonunda yapılacak seçimler nedeniyle Merkez Bankası’nın gerekli olsa bile seçimlere kadar yeni bir faiz artırımına karar vermesi oldukça zor görünüyor. Öte yandan Merkez Bankası’nın yeni faiz artışlarına kapıyı açık bırakmaması halinde piyasalarda beklentilerin daha da kötüleşebileceğinden korkuluyor. Hemen olmasa bile Ocak ayı enflasyonunun açıklanacağı Şubat ayının ilk günlerinde piyasalarda yeni bir bozulma beklenebilir.
Bu nedenle faiz karar açıklamasında ne yazılacağı piyasalar tarafından Merkez Bankası’nın faiz kararı kadar, hatta daha da yakından takip edilecek. En azından Merkez Bankası PPK metninde “Gelecekteki verilere bağlı olarak gerekirse faiz artışından kaçınılmayacak” şeklinde bir ifadenin yer alması değerli olacaktır. Bu kapıyı açık bırakmak piyasaları gerektiğinde yeni artışların yapılacağına ikna edebilir. Aksi takdirde başlayan kısa vadeli yabancı fon akışının aksaması söz konusu olabilir.
REZERVLER YENİDEN ERİMEYE BAŞLADI
Eldeki verilere bakıldığında tablonun pek olumlu olmadığı ancak programın sonuçlarının görülmeye başladığı görülüyor. Son haftalık bilgilere bakıldığında yabancı fon akışının başladığı ve tüketimin sınırlanmaya başladığı görülüyor. Öte yandan döviz rezervleri açısından tablo pek parlak değil. Geçtiğimiz Aralık ayındaki yüksek rezerv birikimine rağmen, swap hariç net döviz rezervleri yılbaşından bu yana 5 milyar dolar azaldı. Eksi 45 milyar dolara yükselen kamu dahil, swap hariç net döviz rezervlerinin geçtiğimiz hafta yine eksi 50 milyar doların altına düştüğü gözlendi.
Ayrıca Merkez Bankası’nın talep ettiği TL mevduat faiz oranlarındaki artış da sonuç vermedi. Bankalar, kredi talebinin azalmasıyla birlikte TL’ye dönüş ve dolarizasyondan çıkışın göstergesi olan TL mevduat faiz oranlarını düşük tutmaya devam ediyor. Bunun en önemli nedeni bankaların siyasi faizden daha ucuza fon sağlaması ve ek tasarrufa ihtiyaç duymamasıdır.
Faiz artırım kararıyla birlikte Merkez Bankası ve BDDK, piyasadaki fazla likiditeyi azaltmak ve TL mevduat faizlerini artırmak için ek önlemler almak zorunda kalabilir.
BAKAN ŞİMŞEK’İN SEÇİM EKONOMİSİNE TEPKİ
Ekonomik verilerin tam anlamıyla sağlıklı bir yola girmemesinin yanı sıra faiz oranlarını da etkileyecek yeni tartışmalara tanık oluyoruz. Bunlardan ilki, önümüzdeki 2,5 ayda Hükümetin seçim ekonomisini ne kadar kullanacağına ilişkin varsayımlar. Aralık 2023 bütçesinde açığı iki kattan fazla artıran büyük bir tahakkuk kaleminin ortaya çıkması bu tarafta şüphelerin oluşmasına neden oldu. 2024 bütçe açığının düşük kalması için 2024 yılında yapılacak bazı harcamaların bir önceki yılın son ayında tahakkuk ettirilmesi, bu ödeneklerin seçime kadar harcanacağı endişesini yarattı.
Bunun üzerine AKP lobilerinden gelen haberler, Bakan Mehmet Şimşek’in seçime kadar piyasayı sıkılaştırmayacağını ve ağır bir seçim ekonomisinin partisinin seçimlerdeki oylarını artırmasına izin vereceğini ortaya çıkardı. Cumhurbaşkanlığı İrtibat Bürosu bu haberleri yalanlamaya çalışırken Bakan Şimşek, “2024 bütçesinde ek açığa izin vermeyeceğiz” diyerek seçim ekonomisi tartışmalarını kesme niyetini ortaya koydu.
Seçim ekonomisi uygulamalarının da bu dönemde hız kazanacağını düşünüyoruz. Bu yıl bütçe açığı hedefler dahilinde kalsa da Hazine’nin nakit açığının bütçe açığının çok üzerinde olmasını bekliyoruz. Özellikle ilk üç ay buradaki gelişmeleri yakından takip etmek gerekecek. Gerçekten büyük bir seçim harcaması olup olmayacağını şubat ayında görme fırsatımız olacak.
MERKEZ BANKASI TARTIŞMALARI DA EKLENDİ
Bakan Şimşek’in bu seçim harcamaları tartışmalarını kesmek istemesinin en önemli nedeni, zaten hassas olan ekonomik dengelerin bu tartışmalar nedeniyle bozulacak olmasıdır. Ekonomi yönetiminin kırılganlığı artık piyasalara tam anlamıyla güvenilemeyeceğini görüyor ve bu tartışmalarla başlayan olumlu gelişmelerin durma noktasında olmasından korkuyor.
Bu sırada Merkez Bankası Başkanı Gaye Erkan ve ailesinin Merkez Bankası’ndaki eylemlerine ilişkin iddialar ortaya çıktı. Kurumun süreçteki önemi nedeniyle bu iddiaların ve ortaya çıkan tartışmaların uygulanan ekonomik programa zarar vermesinden korkuluyor. Sadece enflasyonla mücadeleye odaklanması ve yönetim zafiyetine uğramaması gereken Merkez Bankası’nın bu tartışmalarda dile getirilmesi, ekonominin gidişatı açısından olması gereken en son şeydi. Bu görüşmelerin sonucu yakından izlenecek.
Özetle; Ekonomi yönetiminin işi çok zorlaşmış gibi görünüyor. Bu tartışmaların da etkisiyle bu hafta yüzde 45’e çıkacak politika faizinin yeterli olmama ihtimali artmış görünüyor. Seçime kadar yapmasa bile seçimden sonra Merkez Bankası’nın yüzde 45’i aşacak yeni faiz artışlarını görebiliriz.